Nazım Hikmet
"Ben Senden Önce Ölmek İsterim" Şiiri
Nazım Hikmet’in bu şiiri, aşkın ve ölümün iç içe geçtiği, fedakarlık ve sonsuz bağlılık üzerine düşündüren bir eserdir. Aşkın ölümsüzleşmesi ve ölümle birleşen bir sevdanın anlatımı, bu şiiri halk edebiyatında eşsiz kılar.
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin.
Fedakârlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi oradan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama, çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklimizi.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
"Ben Senden Önce Ölmek İsterim" şiiri sizde nasıl bir etki bıraktı? Aşk ve ölüm arasındaki bağ hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşın!
Nazım Hikmet'in bu şiiri, aşkı ve ölümü en derin haliyle tasvir eden, kalpte iz bırakan bir eser olarak hala yankılarını sürdürmektedir. Yorumlarınızı bekliyoruz!

Nazım Hikmet’in bu şiiri, aşkın ve ölümün iç içe geçtiği, fedakarlık ve sonsuz bağlılık üzerine düşündüren bir eserdir. Aşkın ölümsüzleşmesi ve ölümle birleşen bir sevdanın anlatımı, bu şiiri halk edebiyatında eşsiz kılar.
Şiir: Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin.
Fedakârlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi oradan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama, çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklimizi.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
Şiirin Teması ve Anlamı
- Aşk ve Ölümün İç İçe Geçmesi: Nazım Hikmet, şiirinde aşkı ve ölümü iç içe geçirir. Aşk bir hayatta kalma mücadelesi olarak sunulurken, ölüm bir sonsuzluğa dönüşen bir birliktelik olarak betimlenir.
- Fedakarlık ve Sonsuz Bağ: Şiir, aşkın her koşulda hayatta kalmaya çalışan bir sevda olarak sembolize edilmesini sağlar. Sevgi, toprak olmaktan, çiçek olmaktan ve her türlü sınırdan vazgeçmeye kadar her türlü fedakarlığı gerektirir.
- Varoluş ve Sonsuzluk Arzusu: Nazım Hikmet, şiirinde "toprağa dalmak" gibi imgelerle, aşkın ölümü ve bedeni aşan bir doğaya sahip olduğunu anlatır. Aşk her şeyin ötesindedir ve bir kez bir araya gelince asla ayrılmayacaktır.
Tartışma ve Yorumlar
- Aşkın Sonsuzluğu: Nazım Hikmet'in bu şiirinde aşk, zaman ve mekânın ötesinde bir varoluşa dönüşür. Gerçekten de aşk, ölümsüzleşebilir mi? Şiir, aşkın sonsuzluğunu ve ölümün bu sonsuzluğu engellemeyeceğini savunuyor. Sizce aşk ölümsüz olabilir mi, yoksa ölümle birlikte sona mı erer?
- Fedakarlık ve Bağlılık: Şiir, fedakarlık ve bağlılık temalarını işler. Aşk, gerçekten de kendini tamamen diğerine adamakla mı daha derinleşir? Aşk, her türlü zorluğu aşmak için fedakarlık gerektirir mi?
- Toprağa Karışmak ve Birleşmek: Şiirin sonunda, aşkla birleşmiş iki insanın ölümlerinden sonra bile birleşmeye devam ettiği vurgulanır. Sizce aşkın nihai hali nedir? Sevgi, ölümle bir bütün haline gelir mi, yoksa sadece ruhsal bir birleşme midir?

Nazım Hikmet'in bu şiiri, aşkı ve ölümü en derin haliyle tasvir eden, kalpte iz bırakan bir eser olarak hala yankılarını sürdürmektedir. Yorumlarınızı bekliyoruz!